Hürriyet

9 Mayıs 2013 Perşembe

Rüyalar Sır Olmaktan Çıkıyor...

Rüyalar Sır Olmaktan Çıkıyor...Brandmail
Rüyalarımızda yaşadıklarımız şimdiye kadar bizim küçük sırlarımızdı. Oysa bilim insanları bu gizemlerle dolu dünyaya da girmeyi başardılar. Artık gördüğümüz rüyaların detaylarına beyin tarama yöntemiyle ulaşılabiliyor.
Yazı: Ceren Öztuna       
Öncelikle hemen tedirgin olmanıza gerek yok. Rüyanızda minik bir test sürüşü yapmak amacıyla çaldığınız o milyonlarca dolar değerindeki spor otomobil ya da 'yanlışlıkla' işlediğiniz bir cinayet yüzünden kimse sabah kapınıza dayanmayacak. Şimdilik katılımcıların tam desteğiyle yapılan araştırmada rüyalar gerçek zamanlı olarak değil, her şey olup bittikten sonra analiz ediliyor. Yine de özellikle beyin aktivitelerinin incelenmesiyle zihinsel durumları çözümlemeye yönelik araştırma, özellikle bilim dünyası açısından oldukça ilginç bir gelişme. Böylelikle rüya üzerine yapılan çalışmalarda yeni bir döneme girilirken, insan deneyiminin en esrarengiz ve büyüleyici boyutlarından birisinin de kapıları aralanmış oluyor.

Bu dikkat çekici araştırma ise şimdiye kadar dünya çapında ilgi gören pek çok projeye imza atmış ATR'dan (Advanced Telecommunications Research Institute, Japonya), beyin üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Yukiyasu Kamitani ve ekibine ait. Araştırmanın detaylarına girecek olursak, Kamitani ve arkadaşları ilk aşamada öncelikle üç kişiyi uyumaları için fRMI cihazına yerleştiriyorlar ve makinenin görüntülediği beyin aktivitelerini inceliyorlar. Beyin aktiviteleri aynı zamanda EEG elektrotlarıyla da takip edilen gönüllülerden rüya gördüklerine dair bir EEG sinyali alındığında, bu kişiler uyandırılıyor ve onlardan gördükleri şeyleri anlatmaları isteniyor.



Kısa bir açıklama için araya girmek gerekirse, teknik olarak "hipnagojik halüsinasyon" adı verilen bu süreç, aslında tam olarak uykuya dalmadan, uykuyla uyanıklık arasındaki zaman diliminde görülen imgeleri içeriyor. Kamitani ve ekibinin daha ileri aşamalarda ortaya çıkan REM uykusunda görülen rüyalar yerine, bu görüntüler üzerine odaklanmalarının nedeni ise tamamen zaman kazanmak. Araştırmanın bu aşamasında rüya raporlarından bir veri tabanı oluşturmak için gönüllüler birkaç günlük program boyunca en az 200 kez uyandırılıyor.

Deneyin ikinci aşamasına gelindiğinde devreye Kamitani ve ekibinin makine öğrenme algoritmalarına dayanarak geliştirdikleri görsel görüntü dekoderi giriyor. Dekoder, üç kişinin uyanık oldukları sırada, çok sayıda online veri tabanından seçilmiş yüzlerce görüntünün montajlanmış halini izlerken, beyin aktivitelerini kaydedecek ve bu aktiviteleri belirli modellere göre sınıflandıracak şekilde, her gönüllüye göre ayrı ayrı programlanıyor. Sonrasında araştırmacılar beyin aktivitelerinde tespit edilen farklı modellerden herhangi birini girerek, dekoderden hangi görüntünün ortaya çıkabileceğini tahmin etmesini istiyorlar.

Aslına bakılacak olursa bu tarz araştırmalar daha önce de yapılmış. Kamitani ve ekibinin ortaya çıkardığı sonuçları diğer çalışmalardan ayıran nokta ise dekoderin rüya sırasında ortaya çıkan beyin aktivite modellerini de içeriyor olması. Bu sayede katılımcıların rüyalarında gördükleriimgeleri doğru bir şekilde tespit etmek de mümkün oluyor. Ya da daha doğru bir biçimde ifade etmek gerekirse, gönüllü tarafından görülen şeyin cinsi saptanabiliyor. Yani kişinin rüyasında bir Maserati ile turladığı değil, ancak bir arabayı gördüğü tahmin edilebiliyor. Bununla birlikte dekoder şimdilik sadece ona araştırmacılar tarafından sunulmuş bazı seçenekler doğrultusunda çalışarak doğru cevaba ulaşabiliyor.

Kamitani'ye göre buldukları rüya çözümleme yöntemi hala oldukça ilkel. Ayrıca dekoderin şu an için herkese özel olarak geliştirilmesi gerekiyor. Yani başka bir insanın rüyalarının çözümlenebilmesi için araştırmacıların, o kişinin göreceği yüzlerce görüntü karşısında vereceği tepkilere göre yeni bir dekoder geliştirmesi şart.

Yine de gelinen noktada Kamitani ve ekibi tarafından yapılan araştırma, rüya bilimi açısından büyük bir adım. Renkleri, hareketleri ve duyguları çözümleyebilmek için teknolojinin kat etmesi gereken uzun bir yol olabilir ancak en azından rüya görme sürecinde ve uyanıkken ortaya çıkan beyin aktiviteleri arasında bir ilişki olduğu bu deneyle saptanmış gibi görünüyor.